İnternetin ilk adımları Amerika’da 1950’li yıllarda atıldı. Ardından on yıllık bir süreç sonunda 1960-1970 yılları arasında geliştirildi. 1989 yılında “İnternet” son halini aldı. İnternetin icat tarihi 1989 olarak bilinmektedir. İsviçre’nin Cern ilinde 1989 yılında kampüsteki insanlar için bir alışveriş ağı kurulmuştur. Bu bilgiler doğrultusunda baktığımızda dijital dünya ve buna bağlı teknoloji kullanımının 90’lı yılların başlarından itibaren insanların hayatına girmeye başladığını söyleyebiliriz. Teknoloji ve dijitalleşme ilk zamanlarda sadece belli alanlarda boy gösterirken, zamanla yıl 2022’ye gelindiğinde insan hayatının neredeyse tamamını sarmalamış ve insanların hayatlarıyla ilgili deneyim ve bütünsel bilgiye rahatlıkla ulaşmalarını sağlayacak en önemli seçenek haline gelmiştir. Bilimden eğitime, alışverişten günlük tüketilen ürünlere kadar her alanı doldurmaya başlamıştır. Her şeyi bir tık ileriye kadar götürmektedir. Hal böyle olunca sınırlar geçerliliğini yitirmiş dünyadan küresel köy diye bahsedilmeye başlanmıştır. İnsanlar bir yandan her şeyi mobil bağlantılar ile sağlarken diğer yandan dijitalleşmenin hayatın önemli bir parçası olduğunun farkındadırlar. Dijital dünyanın ortaya koyduğu hız ve bilgiye kolay ulaşabilme; teknolojinin neden, niçin kullanılması gerektiğini göstermektedir. Teknolojinin sınır tanımadığı, kısa zamanda birçok kaynaktan çok şey öğrenildiği, bilgiye ulaşmanın zaman almadığı 21. yüzyılda bilgi kirliliği ve güvenlik açıkları doğmaktadır. En çok kullanılan arama motorları bile bilginin ne kadar doğru olup olmadığını bilemez, sadece önerir. Günlük hayatta kullanılan “Bilgi paylaşıldıkça çoğalır.” deyimi dijital dünya için anlamını yitirmektedir. Dijital dünyada bilgi ne kadar çok yayılırsa güvenilirliği de o derece azalmaktadır. Bu olay kulaktan kulağa oyunu gibi düşünülebilir. Çoğu zaman bilgi başka bir anlama bürünür ya da anlamsızlaşır. Yalan haberlerin doğru haberden altı kat daha hızlı yayıldığı söylenmektedir! Sahte içerikler çok fazla yer kaplamakla birlikte, tık tuzağı denilen reklamlar ve spamlar ile oldukça yoğun bir şekilde karşılaşmaktayız.
“Bilgi Kirliliği” yanında dijital araçların bilinçsiz kullanılması da güvenlik açıkları oluşturmaktadır. Çocukların çoğu sosyal medya araçlarından en az birini kullanmakta, fotoğraf video, ses ya da metin gibi içerikler paylaşmaktadırlar. Bunlar masum gibi görünse de tehlikenin kapsını aralamakla kalmayıp kapıyı tehlikeye karşı tamamen açmaktadır. Örnek verilecek olursa iki arkadaş sohbet ederken diğer kişi ve gruplar sohbete dahil olabilmektedir. “Bende telefon numaran yok.” cümlesi nedeniyle sosyal medya ortamlarında verilen telefon numaraları büyük tehlikelere yol açabilmektedir. Eğer çocuklar bu platformları kontrolsüz ve bilinçsiz kullanıyorsa istismara açık hale gelmektedir. Bu gibi olayların yaşanmadan önce ebeveynlerin takip ve davranış kazandırma rolü devreye girmelidir. Doğru bilgi ve doğru kullanım konusunda çocuklara siber güvenlik ve bilgi güvenliği kapsamında yeterli bilgi verilmelidir.
Çocukların interneti daha güvenli kullanması için, konuya dair araştırmalar ve tartışmalar önemini katlayarak arttırmaktadır. Çocukların dijital bir dünyada güvende olmalarını sağlayacak olan şey siber güvenlik ve bilgi güvenliği konusundaki farkındalıklarıdır. Gerçekle ile sanal ortamın ayırt edilmesi çocuklar için büyük önem taşımaktadır.
Siber güvenlik konusuna değinmeden önce, bilgi güvenliğinin incelenmesi faydalı olacaktır. Bilgi güvenliği isminden de anlaşılacağı gibi verilerin ve dolayısıyla da bilginin güvenliğinin sağlanması için gerekli tüm çalışmaları kapsamaktadır. Bilgi ister dijital olsun ister matbu olsun korunması gerekmektedir. Bu bilgilerin korunması için ISO, 27001, PSI DSS, COBIT gibi çeşitli güvenlik standartları geliştirilmiştir.
Siber güvenlik ise insanlar da dahil olmak üzere bilginin bulunduğu siber uzayda bulunan bütün ögelerin korunmasını sağlayan çalışmalar olarak nitelendirilmektedir. Bu çalışmalar saldırıyı sadece önlemek için değil aynı zamanda bu saldırıyı bertaraf etmeye yarayan işlemleri de kapsamaktadır. Dolayısıyla, siber güvenlik faaliyetleri yetişkin ve çocuklar için farklı çalışmalar anlamına gelmez. Siber uzayda alan herhangi bir internet kullanıcısı için yapılacak çalışmalar, aynı olacaktır. Dünya nüfusu yaklaşık 8 milyardır. 5 milyar insan yani dünya nüfusunun 2/3’si internet kullanıyor. Türkiye’de 2021 yılı verilerine bakıldığında toplam nüfusun 84,339,000 olduğu, internet kullanıcısı sayısının 66,000,000, mobil telefon kullanıcı sayısının 77,390,000, aktif sosyal ağ kullanıcı sayısının 61,000,000 olduğu görülmektedir. (https://datareportal.com/reports/digital-2021-turkey) Yine araştırmalar 2022 yılında Türkiye’nin toplam nüfusu Ocak ayında 85,30 milyon iken, internet kullanıcısı sayısının 69,95 milyon olduğunu, Türkiye’deki internet kullanıcılarının 2021 ile 2022 arası 3,9 milyon (%+5,9) arttığını göstermektedir. (https://datareportal.com/reports/digital-2022-turkey) 2021 TUİK araştırmasına göre internet kullanım oranı 2021 yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerde %82,6 olmuştur. Bu oran, bir önceki yıl %79,0’du. İnternet kullanım oranı cinsiyete göre incelendiğinde; bu oranın erkeklerde %87,7 ve kadınlarda %77,5 olduğu görülmektedir.(https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Hanehalki-Bilisim-Teknolojileri-(BT)-Kullanim-Arastirmasi-2021-37437)
Sosyal medya kullanımı ise pandemi öncesinde günlük 2 saat 51 dakika olarak belirlenirken, pandemi sonrası internette geçirilen süre 6 saatin üzerine çıkmıştır. Yine 2018 UNICEF yaptığı açıklamada; her gün 175 binden fazla sayıda çocuğun ilk kez internetle tanıştığını, bunun her yarım saniyede yeni bir çocuk anlamına geldiğini belirtti. Dijital erişim bu çocuklara büyük yararlar ve fırsatlar sunduğu gibi bir dizi risk ve sakıncayı da beraberinde getirmektedir. Bu risk ve sakıncalar arasında zararlı içerik, cinsel sömürü ve istismar, siber zorbalık ve özel bilgilerin kötüye kullanımının da yer aldığını söyleyebiliriz.
2019 yılında UNICEF güvenli internet gününde bir uyarıda bulunmuş dünya çapında 15-24 yaş bireylerin çevrim içi iken yüzde 70,6’sının internette şiddet, siber zorbalık ve dijital taciz gibi olgular yüzünden tehlikelere maruz kaldığına dikkat çekmiştir. Son üç-dört yıllık zamana bakıldığında alınan önlemlerin yeterli olmadığı görülmekte, siber güvenlik açıkları azalmaktan çok daha da artmaktadır. Yetişkinlerin güvenliğinden çok şu an endişe duyulacak en önemli konu çocuklar için acil siber güvenlik önlemlerinin arttırılması ihtiyacıdır.
Siber zorbalık gerçek hayatta karşılaşılan fiziksel saldırılar gibi insanların günlük hayattaki başlarına gelebilecek zorbalıkların siber uzaydaki hemcinsidir, siber suçlar ile mücadele kapsamında değil gerçek zorbalık kapsamında değerlendirilmektedir. Dijital dünyada karşılaşılan sorunlar için de hukuki yaptırımlar bulunmaktadır.
Siber güvenlik ve bilgi güvenliği faaliyetleri teknik olsa da bu güvenliğin en zayıf halkası insan olduğu için dijital medya okuryazarı, interneti doğru kullanabilen ve güvenliğe önem veren internet kullanıcılarının yetiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu konuda yetişkinlerin daha bilinçli olup tehlikeyi en aza indirgeyecek dijital dünya ile ilgili açıkları iyi bilmesi gerekmektedir. Güvenliği teknik olarak tamamen sağlamak mümkün olmasa da kullanıcı seviyesinde yapılabilecek bireysel çabalar göz ardı edilememelidir. Çocuğa-gence tehlikeler tek tek anlatılmalıdır.
Örnek verecek olursak; çocuklar dijital ortamda paylaşılan hiçbir verinin kaybolmayacağını silinmeyeceğini öğrenmeli, bu durumun nelere yol açabileceği konusunda çocuk bilgilendirilmedir. (Dijital ayak izi olarak tanımlanan görüntü, ses ya da metinler hiçbir zaman tamamen silinmez, her ne kadar silinmiş görünse de arka planda bu veriler depolanmaktadır) Çevrimiçi ortamda, görüntü, ses ya da metin paylaşılacak ise bunun ileride bize ya da çevremizdekilere zarar vermeyecek içerikte olmasına dikkat etmek gerekmektedir. Tüm bunlar düşünüldüğünde küçük yaştan itibaren çevrimiçi olan çocukların yetişkinlerden çok daha tehlikede olduğu göz ardı edilmemelidir. Çocukların dijital ortamda ne kadar güvende olup olmadığı sorgulanmalı, çocuklar için daha güvenilir internet ortamı için neler yapılmalı, nelere dikkat edilmeli konuları üzerinde çalışmalara ağırlık verilmelidir.
Birçok kurum ve kuruluş bu yönde çalışmalar yapmaya çalışsa da siber güvenlik açıklıkları asla kapanmamaktadır. Çevrimiçi hiçbir ortamda ne yetişkin ne de çocuk güvende değildir. İnternet kullanıyorsak her türlü güvenlik tehdidi ile karşı karşıyayız. İnternet güvenliğini yüzde yüz sağlamak teknik olarak mümkün görünmemektedir ve bu konuda kesin çözüm sunmak neredeyse imkansızdır. Bu konudaki en temel neden ise internetin tek bir merkezden yönetilmemesiyle birlikte adresleme sistemi oluşturulurken güvenlik odaklı yaklaşımın bulunmamasıyla ilgilidir. İnternet kullanıyorsak her türlü güvenlik tehdidi ile karşı karşıyayız. Bunu bilerek internet kullanmayı kabul etmiş oluyoruz. Teknik olarak güvenliği mümkün olmayan bir durum söz konusu iken yapılması gerekenlerin başında çocuk ve gençleri siber güvenlik ve bilgi güvenliği konusunda bilinçlendirmek en temel sorumluluğumuz gibi görünmektedir. Dijital okuryazarlık en üst düzeyde olmalıdır. Eğitimde medya okur yazarlığı seçmeli ders olarak değil zorunlu ders olarak okutulmalıdır. Dijital çağda yaşarken bu çağın faydalarından maksimum faydalanırken tehlikeyi minimum düzeye indirmek amacımız olmalıdır.