Av. Bülent Akbay, düşünen bir beyin, ülke ve yerel gündeme duyarlı kimliğiyle adından söz ettiren bir hukukçu. Av. Akbay bu kez işçi ölümlerini mercek altına alarak konuyla ilgili görüşlerini yazılı bir açıklamayla ifade ederek “Tek tek öldüklerinde haber bile olamıyorlar. Gazetelerde haber olabilmeleri için topluca ölmeleri gerekiyor. Geçtiğimiz Mart ayında İstanbul’da bir AVM inşaat şantiyesinde 11 işçi yaşamını yitirince renkli ekrana “ son dakika” gelişmesi olarak haber olabildiler. Ertesi gün yetkililerin artık ezberlenen beyanlarına yer verildi ve olay Türkiye için kapatıldı” diyor. Bülent Akbay açıklamasının devamında ise özetle şu görüşlere yer veriyor;“İnşaat şantiyesinde kalan işçiler evlerine geri dönebilecek parayı bulamadılar. Eve dönmek için bile içinde rehin kaldıkları hastanelerde, çocuklarını okutamadıkları okullarda ve misafir bile olamayacakları villalarda çalıştılar. İnsanlıkla bağdaşmayan koşullarda alınteri döküp ölmeye veya yaralanmaya devam ettiler. Patronlarından, devletten veya herhangi bir yetkiliden vefa veya merhamet görmediler. AKP hükümeti emekçilerin çalışma koşullarındaki sefaleti, iş cinayetlerini yok sayıyor. Oysa bu ülkede her 6 dakikada bir iş kazası gerçekleşiyor. Günde ortalama 3 işçi iş kazalarında yaşamını yitirirken onlarcası yaralanıyor veya sakat kalıyor. 2012’nin Mart ayında da o herkesin bir günlüğüne duyduğu çadır faciasından sonra 48 işçi daha patronları para kazansın diye öldüler. Geçtiğimiz ay, yani 2012’nin Nisan ayında iş kazalarında ölenlerin sayısı artmaya devam etti. Nisan ayında tespit edilebilen iş kazalarında ölenlerin sayısı en az 87 iken iş kazalarında yaralanan veya sakat kalanların sayısı 200 civarında gerçekleşti. İş kazalarında Avrupa şampiyonu olan ve dünya sıralamasında ilk sıralarda yer alan Türkiye’nin yöneticileri ne yazık ki insana ve insan emeğine değer vermeyenlerden oluşuyor.”
Ülkemizi ucuz iş cennetine çevirdiler
Taşeron işçi sorununu da irdeleyen Av. Akbay, açıklamasının son bölümünde ise emek örgütleriyle muhalefete seslenerek görüşlerini şöyle notaladı; “Taşeronlaşma emeğe yönelik en ciddi saldırılardan biri kuşkusuz. Taşeron işçilerinin sendika üyeliğini zorunlu hale getirmek ve sendikalara iş güvenliği konusunda denetim imkanı tanınması iş kazalarında önemli ve etkili bir önlem olacaktır. Bu gerçeği yıllardır emek örgütleri dile getiriyor. İşadamından siyasetçesine kadar bu ülkede hemen herkes bu basit gerçeği bildiği halde önlem alınmasına yanaşmıyor. Ülkemizi ucuz işgücü cennetine çevirenler, kölelik koşullarında istihdam yaratan taşeronlaşmadan vazgeçmek istemiyor. Taşeron köleliğini sermaye ve devlet çok seviyor ve bu konudaki her talebi geri çeviriyorlar. Tüm emekçileri ‘üç kuruşluk tedbirlerle üç kuruşluk bir hayata’ zorluyorlar. Bu amaçla AKP hükümeti ‘üç kuruşluk bir yasa tasarısını’ meclise taşıdı. Şimdi sıra üç kuruşluk bir hayatı halkımıza reva görenlere gerek mecliste gerekse sokaklarda gerekli yanıtları vermektir. 1 Mayıs’ta meydanları dolduran emekçiler gerek taşeronlaşmaya gerekse iş cinayetlerine dur demeye hazır. Peki emek örgütleri ve muhalefet partileri hazır mı?”