“Akil İnsanlar Heyetinin” dokuzar kişilik takımlar halinde yedi bölgeye dağılmasının ardından tartışmalar devam ediyor. Geçtiğimiz hafta sonu ise bölgemizde görevli heyet Antakya ve İskenderun’da birer toplantı düzenlediler. Bu toplantıların sonucunda hazırlanacak rapor ve AKP hükümetinin bu raporları nasıl okuyacağı önümüzdeki günlerin tartışma konusu olacak. Bugünün tartışma konusu ise bir süre önce başlayan ve adına “barış süreci” denilen diyalog ortamının yarattığı sonuçlar.
Türkiye Konuşmaya Başladı
Bugüne kadar adeta fanatik taraftar edasıyla ve sadece şiddetin kutsandığı üslupla yapılan tartışmaların bu ülkeyi adeta cehenneme çevirdiği bilinmektedir. Bu nedenle şiddet sarmalından çıkışın ilk adımlarında öfke “ Akil İnsanlar Heyeti”ne yöneldi. AKP kimlerden oluşursa oluşsun “ akil heyetin” tepki toplayacağını öngörüyordu. AKP iktidarda olmanın avantajını kullanarak heyette kendisine sorun çıkarmayacağını düşündüğü insanlardan yana ağırlığını koydu ve ilk şimşekleri üzerine çekecek bir kalkan bulmanın rahatlığıyla kenara çekildi.
AKP günden güne marjinalleşen ve artık Silivri’nin kirli duvarlarını aşamayan bir tuhaf milliyetçi refleksin, CHP’nin de elini kolonu bağladığını ön görüyordu. Bu nedenle oltanın ucundaki “ akil heyet” yeminin peşinde koşan, ama neden karşı geldiği anlaşılmayan ve en önemlisi AKP’yi köşeye sıkıştıracak olan “barış, demokrasi ve özgürlük” gibi olguların tartışılamadığı bir ortam doğdu.Her ne kadar kimi zaman hakaretlere varan ve ırkçılık kokan, şartlı refleks ürünü olan tepkiler seslendirildiyse de, Otuz yılı deviren çatışma ortamının yarattığı tahribattan yorgun ve bıkkın kesimlerin bir bölümü, toplantılarda endişelerini dile getirebilecekleri bir ortam bulabildiler. Daha büyük bir bölümü ise günlük yaşamın parçası haline getirdikleri devinim ile sorunun çözümü için bir pencere açtılar. Bu haliyle bile, artık şiddetin dilinin dışlandığı ve barışın dilinin konuşulduğu toplantılara ve etkinliklere ihtiyacımız olduğu anlaşılmıştır. Uzun yıllardan sonra Türkiye konuşmaya başlamıştır. Ülkenin en önemli sorunlarından biri olan çatışma ortamını ortadan kaldırmak için; “ne yapılmalı” sorusuna birlikte yanıtlar bulmanın zamanıdır. Yazılı ve görsel medyaya bu süreçte büyük sorumluluklar düşmektedir. AKP’nin idare etmekte olduğu süreci demokrasi, özgürlük ve barış sürecine evirmekle yükümlü olduğumuz kanaatindeyim. Aksi takdirde Türkiye son yıllarda yakalamış olduğu önemli bir fırsatı kaçıracaktır.
Su Uyur Emperyalizm Uyumaz
Ortadoğu’da güç savaşları ve yeni jeopolitik durum; sayısız endişeye ile siyaset oyunlarına ev sahipliği yapıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor gibi görünmesinin sebebi hiç kuşku yok ki bölgenin üzerinde dolaşan çok uluslu emperyal güçlerin kısa-orta ve uzun erimli plan ve projeleridir. Bu sebeple hayatını barış ve demokrasiye adamış kesimler bir anda kendilerini karşı cephede bulurken, terörün, şiddetin ve dökülen kanın müsebbipleri bir anda barış havarisi kesilebiliyor. Çünkü bölgede tüm süreci hala emperyalist güçler kontrol ediyor. Su uyur ama emperyalist güçler uyumaz. Tetikteler ve her şeyi arsızca talep ediyorlar.
Barış- demokrasi ve özgürlük talep etmesi gerekenler ise ne yazık ki şimdilik aynı netliğe sahip değiller. Akil heyetini kelime oyunları yaparak eleştirmeyi, Kürtlere PKK ve Abdullah Öcalan üzerinden saldırmayı, ilkokul çağlarında kalması gereken bir zekâyla vatan millet ve bayrak edebiyatı yapmayı marifet sayan bir grup Ergenekon hayranının sorunlara akıl ve sağduyu cephesinden bakılmasını provoke ettikleri görülmelidir. Barış demokrasi ve özgürlük olmadan hiçbir şekilde gerçekleşemez.
AKP’nin ve emperyalist güç odaklarının zayıf karnı barış, demokrasi ve özgürlüklerdir. Bu sebeple geleceğimizi Ortadoğu karanlığında boğmak isteyenlere karşı “Barış ama… sözcüğüyle değil, Barış ve… sözcüğüyle” başlayan cümleler kuracağız. Barış, demokrasi ve özgürlükler için herkesin kardeşçe omuz omuza mücadele etmesi gereken bir noktadayız. Akil heyet’i protesto girişimleri, bayrak üzerinden yapılan kara propaganda, Kürt kardeşlerimize yönelik kin ve nefret içerikli söylemler yalnızca emperyalist güçler karşısında barış ve demokrasi güçlerinin zayıflamasını sağlamaya yönelik girişimlerdir. “Akil İnsanlar” fikri CHP patentlidir. Hatta kimse bu sorunlara dokunamazken, korkarken CHP “Kürt Sorunu Raporu” ile ezber bozmuş bir partidir. Şimdi süreci yeniden imar edecek ve siyasal- ideolojik katkılar verecek olanlar da CHP’liler olmalıdır. Böyle bir CHP’ye bu ülkenin ekmek su kadar ihtiyacı bulunmaktadır.