Ey İnsanlar! sizin özgürlüğünüz bizlerin barışından geçmektedir. Sizler tutsaklığınızı görmüyor musunuz?
Büyük ölümlerin terzileri, sürgün ustaları, ev yıkıcıları, kan emicileri…
Bir mazlum halkı dizlerinin üstünde görmekten aciz olan sahte eşitlikler!
Hey! Korkuları sevgi sananların aşağılık duyguları!
Beyazla siyah dışındaki renkleri tanımayan alacakaranlık! Bir sağında bir solunda her iki yanında iki süngülü şımarık cesaret! Sessizce konuşmak yerine, hırçınca bağıran özgürlük!
Gülerken bizleri ısıran iyilik, bizleri her zaman aşağılayan özveri, cezasız suçlar! Bütün dağları düzlükle ölçmeye kalkışan sığlık! Bütün çokluklarına güvenmekte olan yanlışlık! Kendinden kaçıp korkan öfke! Kan ve ter içindeki uykulara birer yastık olan taş! Ey karşındaki insanın bahçesindeki vahşi yaratık! Farklı halkların türkülerini odalarda boğacağını sanan sağırlık! Sizlere sesleniyorum ey dağları evlerinin üstüne yıkan cinnet! Her yerde kan gözyaşı! Sadece gövdesiyle var olmakta olan sevgisizlik! Kendi ışığının yansımasıyla yanan pervane!
En yüce değerinin zulümlerden ibaret olan ahlak! Bütün ordularıyla birlikte soluk almakta olan haksızlık! Bütün kardeşlikleri süreğen kışı! Halkların onurlarına yağan kar!
Sizlere barış denilmektedir. Bizim ölülerimizin artık ışıksız gözlerden değil, güneşle yunmuş pencerelerin içinden bakmak istiyoruz dünyaya. Bizim ciğerlerimiz soluyor, yenik düşüyor dağlardan kopalı. Bizler için evlerimiz gökyüzüydü sizlerden önce. Kendi evimizi bahçelerimizi yeniden kurmak istiyoruz!
Yurdumuzdan yerimizden toprağımızdan göçer isek; bırakın bizler kendimiz istediğimiz için göçelim. Öleceğimiz yerleri bizler kendimiz seçelim. Sizler nasıl kendinizle gönenmekte kararlısınız, bizlerde kendimizle gönenelim.
Bu güzel havalar, bu güzel rüzgarlar bizlerin türküsünü de taşısınlar. Sokaklarımızdan, meydanlarımızdan o soğuk gölgelerinizi çekin, defolun!
Hey sizlere sesleniyorum!
Bizler halk olarak, toplum olarak, kardeş olarak, ezilenler olarak, zulüm görenler olarak sizlere açık çağrı yapıyoruz. Avlulardaki asker ve polisleri görmekten bıktık artık!
Uçaklarınız bulutlarımızın, yağmurlarımızın seslerini unutturdular bizlere! Evlatlarımızın kardeşlerimizin çocuklarımızın evlerdeki avlulardaki boşlukları mezar taşlarından büyük! Analarımız bacılarımız kardeşlerimiz külden yataklarında yatmaktan bembeyaz kesildiler!
Bizler ölerek, zulümler ve işkenceler görerek değil, yaşayarak çoğalmak istiyoruz. Bizlere yoksulluklarımızı özlettiniz. Ömürlerimizin üzerine bizlerden başka herkes konuşmakta. Bizler sizin kentlerinizin varoşları olmak istemiyoruz. Zulüm görenler, ezilenler, işkenceden geçenler, hapishanelerdeki çocuklar, onlar sizlerin boynunuzdan asılıdırlar gerçekte.
Şunu asla unutmayın!
Hiçbir sevgi tutsaklıkta yeşermez. Eşitliğin en büyük önemi özgür ilişki istememizden geçer. Bizler hiçbir türkümüze nefreti karıştırmak istemiyoruz. Bedenimize, aklımıza türkülerimize, topraklarımıza, insanlarımıza, işkence görenlere, zulüm görenlere hep beraber sahip çıkalım. Kendimizi hep sevelim, bedenimize gövdemize sahip çıkalım.
Bizler sahip çıkıyoruz. Ya sizler ne yapıyorsunuz!
Bizleri değil kendinizi, topraklarınızı, insanlarınızı bedenlerinizi gövdenizi yakıyorsunuz. Sizler görmüyor musunuz her geçen gün biraz daha yoksullaştığınızı!
Sizlere barış mı diyorlar. Bizlerin de kahramanları var. Bizler de geleceğe her daim umutlu onurlu gözlerle bakmak istiyoruz. Sizler örselersiniz lakin gülü asla bir karanfile benzetemezsiniz. Bir halk mı deniliyor, lakin başka bir halkla ne kadar büyük bir zenginlik ve güzellik kazanılacağını biliyor musunuz? Hiçbir kimse başka bir kimseyi kendisine benzetecek kadar büyük bir üstünlüğe sahip değildir. Çok değil ki sizden istenen sadece bizim sizlere duyduğumuz saygının eşitliğinde saygı istiyoruz.
Sizlere soruyorum ey halk!
Her gün ölüm korkusuyla, zulüm korkusuyla, işkence korkusuyla, yaşama sevinçleri unutturulan insanlar, dünyaya nasıl iyilikler içerisinde baksın ve nasıl iyilikler katsın ki! Birilerine korku verenlerin korkuları daha büyük oldu. Sizler yanlışlar karşısın da zulümler karşısında susmamayı öğrenmelisiniz. Hiçbir yanlışlık sessiz kalarak yahut susarak çözümlenemez.
Eşitlik zayıflık değil aksine bir bilgeliktir. Sizler iyi olmaktan asla korkmayın. Bir kez olsun dünyaya insanlara bu halka bu topraklara sevgiyle bakmayı deneyin.
Hiçbir zaman hiçbir halk tutsak olarak, hiçbir halk sonsuza dek efendi olarak yaşayamaz.
Savaşı isteyenler çıkarın şu kulaklarınızdan körlüğün tıkaçlarını…
Ey Savaşın Ateşini Kendi İsmiyle Söndüren Barış hepimizi özgür ve onurlu kılacak olan sensin!
“Mehmet KIZILKAYA”