Çocuklarda yabancı dil öğrenimi konusunda hemen hemen herkesin aklına takılan ikinci bir dili erken ya da geç öğrenmenin ne gibi bir farkı olduğudur. Hatta, nasıl olsa öğrenecek – çok da bir şey fark etmez, diye düşünenler de olabilir. Fakat işin aslı öyle değil. Öyle olmadığını, erken yaşta yabancı bir dili öğrenilmesi gerektiğini de yine pek çok kişi biliyor ama pek çoğumuz nedenini sorgulamıyor. Genelde ya etrafındaki ailelerin çocukları da yabancı bir dil öğrendiği için “benim çocuğum da eksik kalmasın” mantığıyla hareket ediliyor ya da bu çağın bir gerekliliği olarak addedilip “çocuğum ikinci bir dili elbette öğrenmeli” diye düşünülüyor. Her ikisi de yadsınamaz durumlar fakat bundan daha öte faydaları olduğunu bilmekte fayda var. Her şeyden önce çocukların ve yetişkinlerin bir yabancı dili öğrenme şekli birbirinden tamamen farklıdır. Her iki grup da aynı şeyi yapıyor gibi görünseler de hem sonuç, hem de süreç açısından hiç bir bağlantıları yoktur. Peki bu noktada bilinmesi gerekenler nelerdir?

KRİTİK DÖNEM
Eğer amaç iyi bir aksan ve akıcılık ise dil bilimcilere göre bu süreç ‘before puberty’ yani ergenlik döneminden önce işlemelidir. Kısaca çocuğunuzun yabancı bir dili iyi bir aksanla konuşmasını istiyorsanız 10-11 yaşlarından öncesine kadar öğrenmiş olması gerekiyor. Hatta bazı uzmanlar bu kritik öğrenme döneminin 6 yaşla son bulduğunu söylüyorlar. Bu süreden sonra da elbette dil öğrenilebilir ama aksan konusunda problemler yaşanabilir.

ÖĞRENME HIZI
Yine çocuklar ve yetişkinlerin öğrenme hızını kıyaslarsak arada büyük bir uçurumun olduğunu söyleyebiliriz. Bir yetişkinin yabancı dilde öğreneceği kelime sayısının çok daha fazlasını aynı süreçte bir çocuğun öğrenebileceği bilinen bir gerçek.

Untitled-1BEYİN GELİŞİMİ
Psychological Science’da yayınlanan bir araştırma erken yaşta ‘yabancı bir dilde düşünme’ yetisinin beynin daha pratik ve hızlı hareket etmesine yardımcı olduğunu söylüyor. Bu da ardından başarıyı getiriyor. Yine okuduğum bir araştırmada Amerika’da ikinci dili erken öğrenen çocukların SAT skorlarının tek dilli çocuklara oranla daha yüksek olduğu ortaya konmuş. İşin bir de şu kısmı var: Okul hayatında diğer çocuklar ikinci dil öğrenmekle uğraşırken sizin çocuğunuz dil bildiği için başka alanlarda kendini ispatlamaya daha erken başlayacak. Yani hayata 1-0 önde başlamış olacak diye de düşünebilirsiniz.

OKUMA VE OKUDUĞUNU ANLAMA BECERİSİ
Erken yaşta dil öğrenen çocukların beyin gelişiminde her iki lobun geliştiği, öğrenme hızının arttığı konusunda ortaya konan sonuçlardan biri de; iki dilli çocuklardaki okuma ve okuduğunu anlama becerisindeki hız olmuştur. İkinci bir dil bilen çocuklar yaşıt tek dilli çocuklara oranla çok daha hızlı okuduğunu kavrama becerisi kazanmışlardır. Günümüzdeki eğitim sistemini, sınavlardaki başarı oranlarını bir kenara atarsak sadece okuduğunu anlama becerisindeki hız bile yeterince önemli.

ÖZ GÜVEN
Yabancı bir dil biliyor olmanın verdiği öz güven yadsınamaz. Becerme, başarılı olma, karşısındaki insanın başka dilde söylediği cümleyi anlama gibi durumlar çocuklardaki öz güveni tetikleyici, mutlu olmalarını sağlayacak nedenlerdir. Hani hep diyoruz ya öz güveni yüksek, mutlu çocuklar yetiştirmek istiyoruz diye… Bunu sağlamanın yollarından biri de şüphesiz ikinci bir dil. Hem yetişkinken bile yabancı bir dilde yetkinliğimiz bizi gururlandırıyorsa çocuğumuzun hissettiklerini hayal etmek çok zor değil.

ZORUNLULUK MU EĞLENCE Mİ?
Bu sürece bir de öğrenenin gözüyle bakarsak yine arada ciddi bir fark olduğunu görebiliriz. Çocuklar dil öğrenmekten zevk alırlar ve bu süreci aslında ‘öğrenme’ olarak değil ‘edinme’ olarak kabul ederler. Yetişkinler ise ‘öğrenme’ temelli ilerledikleri için bu çok da kolay bir süreç olmaz. Amaç yabancı dilde düşünme aşamasına geçmektir ve yetişkinler dil öğrenirken önce kendi dilinde düşünüp bunu öğrendikleri dile adapte etmeye çalışırlar ki bu hayli zor ve meşakkatli bir süreçtir.
Kaynak : www.nilsmum.com.tr